6.SINIF ESKİCİ DİNLEME METNİ (YAZI HALİNDE) 2023-2024




6.SINIF ESKİCİ DİNLEME METNİ (YAZI HALİNDE)



Ekleyen: HALİL DEMİR | Okunma Sayısı: 9027

 

Dinleme Metni Eskici Hazırlık............................

^ Öğrencilerinizden içinde “dil” kelimesinin geçtiği tekerleme,

bilmece ve yanıltmacaları ezberlemelerini isteyiniz.

^ Öğrencilerinizden, “Dinleme ve Anlama” surecinde kullanmak

üzere Refik Halit Karay hakkında araştırma yapmalarını

isteyiniz.

^ “Yazma” surecinde öğrencilerinize vermek üzere A4 çizgisiz

kağıtlar bulundurunuz.

^ Metni işleme surecinde kullanmak üzere bir Dünya haritası

bulundurunuz.

^ “Hayvan koklaşa koklaşa, insan konuşa konuşa.” atasozunu

tahtaya yazınız. Bu atasözünden ne anladıklarını sorarak

dilin hayatımızdaki önemini vurgulayınız. ^ Öğrencilerinize ezberledikleri tekerleme, bilmece ve yanıltmacaları

söyletiniz.

^ Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Öğrencilerinizden, şiirde en cok

tekrar edilen iki kelimeyi bulup söylemelerini isteyiniz. “Dil”, “ana”

kavramları arasında bağlantı kurmalarını sağlayınız ve “ana dili”nin önemi hakkında onları konuşturunuz.


ANA DİLİ

Ey ana dili, ey güzel dil, atam-anamın dili!

Dünyada cok şey öğrendim sen ana dil yoluyla

En once bu dil ile anam beşikte ninni söyledi,

Sonra geceler boyu ninem masal söyledi.

Ey ana dili! Her zaman yardımın ile senin,

Küçüklükten anlaşılmış sevincim, üzüntüm benim

Abdullah Tukay

İlk ve Ortaöğretim için Atatürk

-Türkçemiz Vatan- Bayram Şiirleri

Hazırlayan: Suat Batur

 

DİNLEME METNİ : ESKİCİ

Alt Tema : Dil Sevgisi

Metin Turu : Hikaye

Sure : 5 Ders Saati

 

 6.SINIF DİNLEME METNİ

ESKİCİ

(Hasan, beş yaşında küçük bir İstanbul çocuğudur. Babasını

ve annesini kaybedince İstanbul’daki tanıdıkları, onu Arabistan’ın

küçük b ir kasabasında yaşayan b ir akrabasının yanına

gönderirler. Kasabada Türkçe bilen yoktur. Hasan için her şey

farklı ve yabancıdır. Tek kelime Arapça bilmemektedir. Bu yüzden

haftalarca susar, konuşmaz.)

Hep sustu.

Şimdi onun da kuşaklı entarisi, ceketi, takkesi, kırmızı ayakkabıları

vardı. Saclarının ortası, el ayası kadar sıfır makine ile

kesilmiş, alnına perçemler uzatılmıştı. Deri gibi sert, yayvan tandır

ekmeğine alışmıştı; yer sofrasında bunu hem kaşık hem çatal

yerine dürülmeyerek kullanmayı beceriyordu.

Bir gun halası sokaktan bağırarak gecen bir satıcıyı çağırdı.

Evin avlusuna sırtında çuval kaplı yayvan b ir torba, elinde bir

ufacık iskemle ve uzun b ir demir parçası, dağınık kıyafetli bir

adam girdi. Torbasında da mukavva gibi bükülmüş bir tomar duruyordu.

Konuştular, sonra önüne b ir suru patlak, sökük, parça parça

ayakkabı dizdiler.

Satıcı iskemlesine oturdu. Hasan da merakla karşısına geçti.

Bu dort yanı duvarlı, tek kat, basık ve toprak evde canı öyle sıkılıyordu

ki... Şaşarak, eğlenerek seyrediyordu. Mukavvaya benzettiği

kalın deriyi iki tarafı keskin incecik, sapsız bıçağıyla kesişine,

ağzına bir avuç çivi dolduruşuna, sonra bunları birer birer, İstanbul’da

gördüğü maymun gibi avurdundan çıkarıp ayakkabıların altına

çabuk çabuk mıhlayışına, deri parçalarını, pis bir suya koyup

ıslatışına, mundar çanaktaki macuna parmağını daldırıp tabanlara

sürüsüne, hepsine bakıyordu. Susuyor ve bakıyordu.

Bir aralık nerede ve kimlerle olduğunu keyfinden unuttu, dalgınlığından

ana diliyle sordu:

- Çiviler ağzına batmaz mı senin?

Eskici, başını işinden hayretle kaldırdı. Uzun uzun Hasan’ın

yüzüne baktı:

- Türk çocuğu musun be?

- İstanbul’dan geldim.

- Ben de o taraflardan... İzmit’ten!

Eskicide sac sakal dağınık, göğüs bağır acık, pantolon dizlerinden

yamalı, dişler eksik ve surat sarı, sapsarıydı; gözlerinin

akına kadar sarıydı. Türkçe bildiği ve İstanbul taraflarından geldiği

için Hasan, şimdi onun sade işine değil, yüzüne de dikkatle

bakmıştı. Göğsünün ortasında, tıpkı çenesindeki sakalı andıran

kırçıl, seyrek bir tutam kıl vardı.

Dişsizlikten peltek çıkan bir sesle tekrar sordu:

- Ne diye duştun bu cehennemin bucağına sen?

Hasan anladığı kadar anlattı.

Sonra Kanlıca’daki evlerini tarif etti; komşunun oğlu Mahmut’la

balık tuttuklarını, anası doktora giderken Tunel’e bindiklerini, bir

kere de kapıya beyaz boyalı hasta otomobili geldiğini, içinde yataklar

serili olduğunu söyledi. Bir aralık da kendisi sordu:

- Sen niye buradasın?

Eskici başını ve elini şöyle salladı, uzun iş manasına ve mırıldandı:

- Bir kabahat işledik de kaçtık!

Asıl konuşan Hasan’dı, altı aydan beri susan Hasan... Durmadan,

dinlenmeden nefes almadan, yanakları sevincinden

pembe pembe, dudakları taze, gevrek, billur sesiyle durmadan

konuşuyordu. Aklına ne gelirse soyluyordu. Eskici hem çalışıyor

hem de ara sıra “Ha! Ya? Oyle mi?” gibi dinlediğini bildiren sözlerle

onu söyletiyordu. Artık erişemeyeceği yurdunun bir deresini,

bir rüzgârını, bir türküsünü dinliyormuş gibi hem zevkli hem yaslı

dinliyordu. Geçmiş günleri, katettiği yerleri düşünerek benliği sarsıla

sarsıla dinliyordu.

Daha çok dinlemek için de elini ağır tutuyordu.

Fakat nihayet bütün ayakkabılar tamir edilmiş, iş bitmişti. Demirini

topraktan çekti, koselesini durdu, civi kutusunu kapadı, çiriş

çanağını sarmaladı. Bunları hep aheste aheste yaptı.

Hasan, yüreği burkularak sordu:

- Gidiyor musun?

- Gidiyorum ya, işimi tükettim.

O zaman gördü ki küçük çocuk, memleketlisi, minimini yavru

ağlıyor... Sessizce titreye titreye ağlıyor. Yanaklarından gözyaşları

birbiri arkasına, temiz vagon pencerelerindeki yağmur damlaları,

dışarının rengini, geçilen manzaraları içine alarak nasıl

acele acele, sarsıla çarpışa dökülürse öyle, bağrının sarsıntılarıyla

yerlerinden oynayarak pırıl pırıl akıyor.

- Ağlama be! Ağlama be!

Eskici başka söz bulamamıştı. Bunu işiten çocuk hıçkıra hıçkıra,

katıla katıla ağlamaktaydı; bir daha Türkçe konuşacak

adam bulamayacağına ağlamaktaydı.

- Ağlama diyorum sana! Ağlama!

Bunları derken onun da katı, nasırlaşmış yüreği yumuşamış,

şişmişti. Önüne geçmeye çalıştı ama yapamadı; kendisini tutamadı;

gözlerinin dolduğunu ve sakallarından kayan yaşların Arabistan

sıcağıyla yanan kızgın göğsüne b ir pınar sızıntısı kadar

serin, ürpertici, döküldüğünü duydu.

Refik Halit Karay

 

Yazar Hakkında Bilgi İçin Tıkla:::::::




 Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece dersturkce.com'a aittir. Sitemizde yer alan dosya ve içeriklerin telif hakları dosya ve içerik gönderenlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Telif hakkına sahip olan dosyaları lütfen iletişim bölümünden bize bildiriniz. Dosya 72 saat içerisinde siteden kaldırılır.Telif Hakkı Hakkında|Editör, ziyaretçi ya da üyelerimiz tarafından eklenen hiç bir içerikten dersturkce.com sorumlu değildir.İLETİŞİM:dersturkcem@gmail.com
Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.