MEVLANA KİMDİR? / MEVLANA BİYOGRAFİSİ / MEVLANA HAYATI / MEVLANA ESERLERİ 2023-2024




MEVLANA KİMDİR? / MEVLANA BİYOGRAFİSİ / MEVLANA HAYATI / MEVLANA ESERLERİ



Ekleyen: DersTurkce.CoM | Okunma Sayısı: 10001

 

MEVLANA(1207-1273)

Hz. Mevlana 1207 yılında Belh şehrinde doğmuştur. Babası Sultan-ül Ulema diye bilinen Bahaeddin Veled annesi Mümine Hatun’dur. Bahaeddin Veled ailesi ile birlikte Belh’den ayrıldıktan sonra Bağdat’a buradan da Hac için Mekke ‘ye gitmiş ve daha sonra Anadolu Selçuklularının en ihtişamlı dönemlerinde Anadolu’ya geçmiştir. Malatya, Erzincan, Akşehir yoluyla Larende’ye (bugünkü Karaman) geldi. 1225 yılında oğlu Hz. Mevlana ‘yi Gevher Hatun’la evlendirdi. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’nı daveti üzerine 1228 yılında Hz. Mevlana ile birlikte Konya’ya geldi. Bahaeddin Veled 1231 yılında vefat etti. Hz. Mevlana ertesi yıl babasının müritlerinden olan Muhakkık-i Tirmızı ‘ye 9 yıl süreyle müritlik etti. (1232-1241) Bazı kaynaklarda Hz. Mevlana’nın öğrenimim ilerletmek için Şam’a gittiği söylenir. Muhakkık-i Tırmızi ‘nin ölümünden sonra Hz. Mevlana medreselerde bir süre ders vermiştir. Verdiği dersler Selçuklu Sultanı ve vezirleri tarafından da takıp edilmiştir. 1244′de Şems-i Tebriz ile tanışmasıyla Hz. Mevlana’nın hayatı değişmiş ve sahip olduğu ilmin yanında, onu bir gönül adamı yapmıştır. Şems-i Tebriz’i ile yaptığı sohbetler nedeniyle çevresindekileri ihmal eden Hz. Mevlana, müritlerinin ve halkın tepkisiyle karşılaştı. Şems-i Tebriz’i bunun sonucunda 1246 yılında Şam’a gitti. Ancak Hz. Mevlana’nın ısrarlı davetleri üzerine 9 ay sonra Konya’ya döndü. Şems-ı Tebriz’i devam eden tepkiler neticesinde 1247 yılında esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu. Kayboluşuyla ilgili olarak Şems-i Tebriz’in öldürüldüğü ve ayrıca Hz. Mevlana’nın üzülmesine dayanamadığı için gizlice Şam’a gittiği yolunda görüşler vardır. Bu olaydan sonra Mevlana kendini tamamen şiire, semaya ve çevresindekileri manevi yönden olgunlaştırmaya verdi. Daha sonraları kendisine sohbet arkadaşı olarak sırasıyla Selahaddin Zerkubİ ve Hüsameddin Çelebi’yi seçti. Hz. Mevlana 1273 yılında Konya’da vefat etti. En önemli eseri Mesnevi‘dir.

Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ulkesi’nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna’nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında “Bilginlerin Sultânı” unvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahâeddın Veled’dir.Annesi ise Belh emîri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.

 

Eserleri:

  • Mesnevi
  • Büyük Divan "Divan-ı Kebir"
  • Fihi Ma-Fih "Ne varsa İçindedir"
  • Mecalis-i Seb'a "(Mevlana'nın 7 vaazı)"
  • Mektubat "(Mektuplar)"

 

Mevlana’nın Öğütleri:

-Yine gel, yine gel, her ne olursan ol yine gel. İster kafir, ateşe tapan, putperest ol yine gel. Bizim bu dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz defa tövbeni bozmuş olsan da yine gel.

-Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin! Sözün öylesine bir söz olmalı ki dünyanında sınırını aşmalı. Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!

-Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.

-Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil

-Güzel söyle de halk, yüzyıllar boyunca okusun. Allah'ın dokuduğu kumaş ne yıpranır, ne eskir.

-Kişi güneşe yüzünü döndü mü, gölgesi arkasında kalır. Artık o nereye giderse gitsin, gölgesi hep peşinden gelir. Lâkin kişi güneşe arkasını dönerse, gölgesi hep önünde kalır. Ne kadar ugraşsa da gölgesini yakalayamaz. İşte bunun gibi, insan, Allah'a yüzünü dönerse, mal-mülk, aile ve çoluk çocuğu aynı gölgesi gibi onun peşinden koşar. Fakat kişi Allah'a arkasını dönerse o kişi mal ve iyalim peşinden ne kadar koşarsa koşşun, gölgesini tutamayacağı gibi onlara nail de olamaz."

-Herkesin aynı şeyi düşündüğü yerde kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir.

-Aşk etinden topuğuna kadar işlemiş bir nasırdır. Ya canın acıya acıya adım atacaksın ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. Her iki yolda da tek bir gerçek olacak. Canın çok ama çok yanacak.

-Can konağını aramadaysan, cansın; bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, bir damla su arıyorsan susun, zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan âşıksın, gönlün neye kapılmışsa O’sun sen. Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir.

-Durma! Çabuk gel. Gelmem deme! Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır. Dostum, senin şanına sadece gelmek yaraşır.

-Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyeceğim kimse olmadığından yalnızım ben.

-Her dil gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı sırlara ulaşılır.

-Aklın yoksa yandın, ya kalbin yoksa o zaman zaten sen yoksun ki.

-Yan diyorum içime! Sadece sen yan ve dayan diyorum gönlüme! Herkes mutlu olsun. Sen dayan! Aşk dediğin ya Allah'tan gelmeli. Ya Allah İçin Olmalı. Ya da Allah'a ulaştırmalı; yoksa yerle bir olmalı.

 

Divan Edebiyatı Yazar ve Şairleri Kategorisine Dönmek İçin Tıklayınız…

Genel Yazar/ Şair Biyografi Kategorisine Dönmek İçin Tıklayınız…

 

Şems-i Tebrizi

1244'te Konya'nın ünlü Şeker Tacirleri Hanı'na (Şeker Furuşan) baştan ayağa karalar giymiş bir gezgin indi. Adı Şemsettin Muhammed Tebrizi (Tebrizli Şems) idi. Yaygın inanca göre Ebubekir Selebaf adlı ümmi bir şeyhin müridi idi. Gezici bir tüccar olduğunu söylüyordu. Sonradan Hacı Bektaş Veli'nin Makalat (Sözler) adlı kitabında da anlattığına göre, bir aradığı vardı. Aradığını Konya'da bulacaktı, gönlü böyle diyordu. Yolculuk ve arayış bitmişti. Ders saatinin bitiminde İplikçi Medresesi'ne doğru yola çıktı ve Mevlânâ'yı atının üstünde danişmentleriyle birlikte gelirken buldu. Atın dizginlerini tutarak sordu ona:

- Ey bilginler bilgini, söyle bana, Muhammed mi büyüktür, yoksa Bayezit Bistami mi?"

Mevlânâ, yolunu kesen bu garip yolcudan çok etkilenmiş, sorduğu sorudan ötürü şaşırmıştı:

- Bu nasıl sorudur?" diye kükredi. "O ki peygamberlerin sonuncusudur; O'nun yanında Bayezit'in sözü mü olur?"

Bunun üstüne Tebrizli Şems şöyle dedi:

- Neden Muhammed 'kalbim paslanır da bu yüzden Rabb'ime günde yetmiş kez istiğfar ederim' diyor da , Bayezit 'kendimi noksan sıfatlardan uzak tutarım, cüppemin içinde Allah'tan başka varlık yok' diyor; buna ne dersin?"

Bu soruyu Mevlânâ şöyle karşıladı:

- Muhammed her gün yetmiş makam aşıyordu. Her makamın yüceliğine vardığında önceki makam ve mertebedeki bilgisinin yetmezliğinden istiğfar ediyordu. Oysa Bayezit ulaştığı makamın yüceliğinde doyuma ulaştı ve kendinden geçti, gücü sınırlıydı.; onun için böyle konuştu".

Tebrizli Şems bu yorum karşısında "Allah, Allah" diye haykırarak onu kucakladı. Evet, aradığı O'ydu. Kaynaklar, bu buluşmanın olduğu yeri Merec-el Bahreyn (iki denizin buluştuğu nokta) diye adlandırdı.

Oradan birlikte Mevlânâ'nın seçkin müritlerinden Selahaddin Zerkub'un hücresine (medresedeki odası) gittiler ve halvet (iki kişilik kesin bir yalnızlık) oldular. Bu halvet süresi hayli uzun oldu ki kaynaklar 40 gün ile 6 aydan söz eder. Süre ne olursa olsun, Mevlânâ'nın yaşamında bu sırada büyük bir değişme oldu ve yepyeni bir kişilik, yepyeni bir görünüm ortaya çıktı. Mevlânâ artık vaazlarını, derslerini, görevlerini, zorunluluklarını, kısaca her davranışı, her eylemi terk etmişti. Her gün okuduğu kitapları bir yana bırakmış, dostlarını, müritlerini aramaz olmuştu. Konya'nın hemen her kesiminde, bu yeni duruma karşı bir itiraz, bir isyan havası esiyordu. Kimdi bu gelen derviş? Ne istiyordu? Mevlânâ ile hayranları arasına nasıl girmiş, ona bütün görevlerini nasıl unutturmuştu. Şikayetler, ayıplamalar o dereceye vardı ki, bazıları Tebrizli Şems'i ölümle bile tehtit ettiler. Olaylar böyle üzücü bir görünüm kazanınca, bir gün canı çok sıkılan Tebrizli Şems, Mevlânâ'ya Kur'an'dan bir ayet okudu. Ayet,

İşte bu, sen ile ben'in arasındaki ayrılıktır. (Kehf Suresi, 78. ayet)

anlamına geliyordu. Bu ayrılık gerçekleşti ve Tebrizli Şems bir gece habersizce Konya'yı terk etti (1245). Tebrizli Şems'in gidişinden son derece etkilenen Mevlânâ kimseyi görmek istememiş, kimseyi kabul etmemiş, yemeden içmeden kesilmiş, sema meclislerinden, dost toplantılarından büsbütün ayağını çekmişti. Özlem ve aşk dolu gazeller söylüyor, gidebileceği her yere gönderdiği ulaklar aracılığıyla Tebrizli Şems'i aratıyordu. Müritlerin bazıları pişmanlık duyup Mevlânâ'dan özür dilerken, bazıları da Tebrizli Şems'e büsbütün kızıp kinlenmekteydiler. Sonunda onun Şam'da olduğu öğrenildi. Sultan Veled ve yirmi kadar arkadaşı Tebrizli Şems'i alıp getirmek üzere acele Şam'a gittiler. Mevlânâ'nın geri dönmesi için yanıp yakardığı gazelleri ona sundular. Tebrizli Şems, Sultan Veled'in ricalarını kırmadı. Konya'ya dönünce kısa süreli bir barış yaşandı; aleyhinde olanlar gelip özür dilediler. Ama Mevlânâ ile Tebrizli Şems gene eski düzenlerini sürdürdüler. Ancak bu durum pek fazla uzun sürmedi. Dervişler, Mevlânâ 'yı Tebrizli Şems'ten uzak tutmaya çalışıyorlardı. Halk da Mevlânâ'ya Tebrizli Şems geldikten sonra ders ve vaaz vermeyi bıraktığı, sema ve raksa[kaynak belirtilmeli]başladığı, fıkıh bilginlerine özgü kıyafetini değiştirip Hint alacası renginde bir hırka ve bal rengi bir küllah giydiği için kızıyordu. Tebrizli Şems'e karşı birleşenler arasında bu kez Mevlânâ'nın ikinci oğlu Alaeddin Çelebi'de vardı.

Sonunda sabrı tükenen Tebrizli Şems "bu sefer öyle bir gideceğim ki, nerde olduğumu kimse bilmeyecek" deyip, 1247 yılında bir gün ortadan kayboldu (ama Eflaki onun kaybolmadığını, aralarında Mevlânâ'nın oğlu Alaeddin'in de bulunduğu bir grup tarafından öldürüldüğünü ileri sürer). Sultan Veled'in deyişine göre Mevlânâ adeta deliye dönmüştü; ama sonunda onun gene geleceğinden umudunu keserek yeniden derslerine, dostlarına, işlerine döndü. Tebrizli Şems'in türbesi Hacı Bektaş Dergahı'nda diğer Horasan Alperenleri'nin yanındadır.

 

Genel Yazar/ Şair Biyografi Kategorisine Dönmek İçin Tıklayınız…


 

 




 Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece dersturkce.com'a aittir. Sitemizde yer alan dosya ve içeriklerin telif hakları dosya ve içerik gönderenlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Telif hakkına sahip olan dosyaları lütfen iletişim bölümünden bize bildiriniz. Dosya 72 saat içerisinde siteden kaldırılır.Telif Hakkı Hakkında|Editör, ziyaretçi ya da üyelerimiz tarafından eklenen hiç bir içerikten dersturkce.com sorumlu değildir.İLETİŞİM:dersturkcem@gmail.com
Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.