HALK EDEBİYATI KONU ANLATIMI / HALK EDEBİYATI YANSIT ANLAT 2023-2024




HALK EDEBİYATI KONU ANLATIMI / HALK EDEBİYATI YANSIT ANLAT



Ekleyen: DersTurkce.COM | Okunma Sayısı: 9712

EDEBİYAT KONU ANLATIMLARI

 

HALK EDEBİYATI

 

Halk Edebiyatı, sözlü edebiyatın uzantısıdır. Halkın yarattığı sözlü eserlerden oluşur. Dil., biçim, konular, duyarlıklar bakımından halk kültürüne sıkı sıkıya bağlıdır.

 

HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ

 

  • İslamiyet'ten önceki edebiyatımızın İslam uygarlığı içindeki biçimidir. Bir anlamda sözlü edebiyat dönemimizin gelişmiş biçimi olarak düşünebiliriz.

 

  • Halk edebiyatı ürünleri yazılı değildir. Müzik eşliğinde sözlü olarak oluşur.

 

  • Divan edebiyatında olduğu gibi şiir yine egemen türdür.

 

  • Şiirlerde başlık yoktur, biçimiyle adlandırılır.

 

  • Nazım birimi dörtlüktür.

 

  • Ölçü, hece ölçüsüdür, En çok yedili, sekizli, on birli kalıplar kullanılmıştır.

 

  • Şiirlere genel olarak yarım uyak hakimdir.

 

  • Dil halkın konuştuğu günlük konuşma dilidir.

 

  • Halk edebiyatı gözleme dayalıdır. Benzetmeler somut kavramlardan yararlanılarak yapılır. Söyledikleri her şey gerçek yaşamdan alınmadır.

 

  • Özellikle 18. yüzyıldan itibaren halk şairleri, divan şairlerinden etkilenerek aruzun belirli kalıplarıyla şiirler yazmayı denemişlerdir. Hatta divan şiirinin mazmunlarını da kullanmışlardır. Bu durumun ortaya çıkmasında halk şairlerinin, aydınlar ve divan şairlerince hor görülmelerinin, değersiz ve güçsüz sayılmalarının etkisi de vardır.

 

 

  • Halk şiirinde “mâni” ve “koşma” tipi olarak iki ana biçim vardır. Aslında az sayıda olan öteki biçimler bu iki ana biçimden çıkmıştır.

 

  • Dizelerin kümelenişi, dizelerin hece sayısı ve uyak düzeni bakımından özellik gösterenler “biçim”, biçimi ne olursa olsun konu bakımından benzerlerinden ayrılanlar da tür adı altında toplanmıştır.

 

I.  Anonim Halk Şiiri Nazım Biçimleri:

 

MÂNİ: Halk şiirinde en küçük nazım biçimidir. Yedi heceli dört dizeden oluşur. Uyak düzeni aaxa şeklindedir. Birinci ve üçüncü dizeleri serbest, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı mâniler de vardır (xaxa).

 

Mânilerin ilk iki dizesi uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak için söylenir. Temel duygu ve düşünce son dizede ortaya çıkar. Başlıca konusu aşk olmakla birlikte bunun dışında türlü konularda da yazılabilir.

 

 Le beni eyle beni                                                                     İpek yorgan düreyim

 

Elekten ele beni                                                                       Aç koynuna gireyim

 

Alacaksan al artık                                                                    Açıldıkça ört beni

 

Düşürme dile beni                                                                    Var olduğun bileyim

 

Birinci dizesi yedi heceden az olan mâniler de vardır. Dizeleri cinaslı uyaklarla kurulduğu için böyle mânilere “Cinaslı Mâni” ya da “Kesik Mâni” denir.

 

 

 

 Bugün al                                                                                Sürüne

 

Yârim giymiş bugün al                                                            Madem çoban değilsin

 

Şâd edersen bugün et                                                            Ardındaki sürü ne

 

Can alırsan bugün al                                                             Ben bir körpe kuzuyum

 

                                                                                                 Al kat beni sürüne

 

                                                                                                Beni böyle yandıran

 

                                                                                               Sürüm sürüm sürüne

 

TÜRKÜ: Türlü ezgilerle söylenen anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli türküler de vardır. Halk edebiyatının en zengin alanıdır. Anadolu halkı bütün acılarını ve sevinçlerini türkülerle dile getirmiştir.

 

Türkü iki bölümden oluşur. Birinci bölüm asıl sözlerin bulunduğu bölümdür ki buna “bent” adı verilir.

İkinci bölüm ise bentlerin sonunda yinelenen nakarattır. Bu bölüme “bağlama” ya da “kavuştak” denir.

Türküler, genellikle yedili, sekizli, on birli hece kalıplarıyla yazılmıştır. Konuları çok değişik olabilir. Ninniler de bu gruptandır.

 

Söğüdün yaprağı narindir narin

 

İçerim yanıyor dışarım serin                                                (  bent )

 

Zeynep’i bu hafta ettiler gelin

 

                                            

 

                                               Zeynebim Zeynebim anlı Zeynebim

 

                                               Üç köyün içinde şanlı Zeynebim                         

 

                                                                    (    nakarat )

 

 

II. Âşık Edebiyatı Nazım Biçimleri:

 

KOŞMA: Halk edebiyatında en çok kullanılan biçimdir. Genellikle hece ölçüsünün on birli (6+5 ya da 4+4+3) kalıbıyla yazılır. Dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir. Şair koşmanın son dörtlüğünde adını ya da mahlasını söyler. Uyak düzeni genellikle şöyle olur:

 

baba – ccca – ddda...

 

 Eğer benim ile gitmek dilersen

 

Eğlen güzel yaz olsun da gidelim

 

Bizim iller kıraçlıdır aşılmaz

 

Yollar çamu kurusun da gidelim

 

...... ...... .....

 

Karac’oğlan der ki buna ne fayda

 

Hiç rağbet kalmadı yoksula bayda

 

Bu ayda olmazsa gelecek ayda

 

Onbir ayın birisinde gidelim

 

DESTAN: Dört dizeli bentlerden oluşan, oldukça uzun bir nazım biçimidir. Kimi destanlarda dörtlük sayısı yüzden fazladır. Genellikle hece ölçüsünün on birli kalıbıyla yazılır. Uyak düzeni koşma gibidir.

 

baba – ccca – ddda

 

Destanın son dörtlüğünde şair mahlasını söyler.

 

Konuları bakımından destanları savaş, yangın, deprem, salgın hastalık, ünlü kişilerin yaşamları, mizahi....gibi gruplanadırabiliriz.

 

            Esnaf Destanı

 

            ...................................

 

            Nalbant oldum kırdım nalın çoğunu

 

            Bir katır nalladım dinle oyunu

 

            Meğer acemiymiş bilmem huyunu

 

            Çenemi teptirdim nalın sökerken

 

                                                                       Manav oldum elma armut tez çürür

 

                                                                       Cambaz oldum ip üstünde kim yürür

 

                                                                      Kasap oldum her gün gözüm kan görür

 

                                                                       Yüreğim bayıldı kana bakaraken

 

            Ben bu sanatları bir bir dolaştım

 

            Tekrar gelip şairliğe bulaştım

 

            Kâmili mürşidin eline düştüm

 

            Tekke-i aşk içre çile çekerken.

 

SEMÂİ: Hece ölçüsünün sekizli kalıbıyla yazılır (4+4 duraklı ya da duraksız). Dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir. Semâilerin kendine özgü bir ezgisi vardır ve bu ezgiyle okunur. Uyak düzeni koşma gibidir:

 

baba – ccca – ddda

 

Semâilerde daja çok sevgi, doğa, güzellik gibi konular işlenir.

 

İncecikten bir kar yağar                                                 Karac’oğlan eğmelerin

 

Tozar Elif Elif diye                                                        Gönül sevmez değmelerin

 

Dedil gönül abdal olmuş                                                   İliklemiş düğmelerin

 

Gezer Elif Elif diye                                                       Çözer Elif Elif diye.

 

VARSAĞI: Güney Anadolu bölgesinde yaşayan Varsak Türklerinin özel bir ezgiyle söyledikleri türkülerden gelişmiş bir biçimdir. Dörtlük sayısı ve uyak düzeni “Semâi” gibidir. Varsağılar yiğitçe, mertçe bir üslupla söylenir. Bu da dörtlüklerin içindeki “bre” “hey” “behey” gibi ünlemlerle sağlanır. Halk edebiyatında en çok varsağı söylemiş şair Karacaoğlan’dır.

 

Bre ağalar bre beyler                                                    Behey elâ gözlü dilber

 

Ölmeden bir dem sürelim                                                Vaktin geçer demedim mi

 

Gözümüze kara toprak                                                   Harami olmuş gözlerin

 

Dolmadan bir dem sürelim                                              Beller keser demedim mi

 

                                                                                                                      Karacoğlan

 

TÜRKÜ: Hece ölçüsünün türlü kalıplarıyla söylenen ezgili, anonim şiirlerdir. Bazen de kime ait olduğu bilinen şiirler, türkü formlarıyla söylenir. Türkülerde genellikle iki bölüm bulunur. Birincisi, şiirin iskeletini oluşturan “asıl bölüm” ; ikincisi “kavuştak”tır. Kavuştaklar, asıl bölümlerin arasına gelerek onları birbirine bağlar.

 

ÂŞIK EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ

 

Âşık edebiaytı nazım türleri genellikle koşma ve semâi biçimiyle yazılır. Bu türler koşma ve semâilerden konuları bakımından ayrılır.

 

GÜZELLEME: Doğa güzelliklerini anlatmak ya da kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek için yazılan şiirlerdir.

 

Dinleyin ağalar medhin eyleyim                               Yokuşa yukarı kekli sekişli

 

Elma yanaklımın kara kaşlımın                                İnişe aşağı tavşan büküşlü

 

O gül yüzlerine kurban olayım                                Düşmanın görünce şahin bakışlı

 

Dal gerdanlımın da sırma saçlımın                            Kuğuya benziyor boynu kıratın

 

                 Noksani                                                              Köroğlu

 

TAŞLAMA: Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.

 

Ormanda büyüyen adam azgını

 

Çarşıda pazarda insan beğenmez

 

Medres kaçkını softa bozgunu

 

Selam vermek için kesan beğenmez

 

                                   Kazak Abdal

 

KOÇAKLAMA: Coşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve dövüşleri anlatan şiirlerdir.

 

Köroğluyum medhim merde yeğine

 

Koç yiğit değişmez cengi düğüne

 

Sere serpe gider düşman önüne

 

Ölümü karşılar meydan içinde

 

AĞIT: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan acıları anlatmak amacıyla söylenen şiirlerdir (Anonim halk şiiri ürünü olan ağıtlar da vardır).

 

Civan da canına böyle kıyar mı

 

Hasta başın taş yastığa koyar mı

 

Ergen kıza beyaz bezler uyar mı

 

Al giy allı balam şalların hani

 

                                   Hıfzi

 

MUAMMA: Kapalı bir biçimde anlatılan bir olayın ya da bilginin okuyucu tarafından anlaşılmasını, bunlarla ilgili soruların cevaplandırılmasını isteyen bir tür manzum bilmecedir.

 

NASİHAT: Bir şey öğretmek,bir düşüncenin yayılmasına çalışmak gibi amaçlarla söylenen didaktik şiirlerdir.

 

NOT:  “Destan, ilahi, nefes ve deme”, hem birer nazım biçimi, hem de tür olarak değerlendirilir

 

HALK ŞAİRLERİNİN GRUPLANDIRILMASI

 

Halk şairleri, halk şiirinin yerleşmiş kurallarına bağlı kalmakla birlikte, türlü kültürel nedenlerle dil, anlatım, ölçü kullanımı bakımından farklı yönelişler içine girebilmektedirler. Ayrıca yaşadıkları çevre de onların sanat anlayışlarını farklılaştıran bir etmen olarak karşımızı çıkmaktadır. Halk şairlerini, işte bu gibi noktaları dikkate alarak şöyle ayırıyoruz:

 

  1. 1.       GÖÇEBE(GEZGİN) ŞAİRLER

 

Bir yere bağlı kalmadan gezerler. Genellikle eğitim görmedikleri için, Divan Edebiyatı’ndan etkilenmezler. Dilleri sadedir. Hece ölçüsüne bağlıdırlar. Geleneksel şiir anlayışını sürdürürler.

 

  1. 2.       YENİÇERİ ŞAİRLER

 

Osmanlılar zamanında askerlik, hayat boyu süren bir meslekti. Orduda görev arasında şairler yetişmiştir. Bunlar, katıldıkları savaşlarla ilgili yiğitlik şiirleriyle dikkati çekerler. Dil, anlatım, ölçü bakımından, göçebe şairler gibi geleneksel şiir anlayışına bağlıdırlar.

 

  1. 3.       KÖYLÜ ŞAİRLER

 

Hayatları köylerde, kasabalarda geçer. Büyük kentlerle ilgileri olmadığı için, kent kültüründen, Divan Edebiyatı’ndan etkilenmeden, halk şiiri geleneklerine bağlı kalmışlardır.

 

  1. 4.       KENTLİ ŞAİRLER

 

Genellikle Divan Edebiyatı’nın etkisinde kalırlar. Hem Halk, hem de Divan Edebiyatı tarzında şiirler söylerler. Dillerinde Arapça ve Farsça sözcüklerin oranı yüksektir. Hece ölçüsüyle birlikte aruza da yer verirler.

 

  1. 5.        TASAVVUF (TEKKE ) ŞAİRLERİ

 

Tekkelerde yetiştikleri, din ve tasavvuf konusunda eğitim gördükleri için, dilleri, göçebe, yeniçeri ve köylü şairlere göre bazen daha ağırdır. Zaman zaman Divan Edebiyatı’nın dil, anlatım, biçim, ölçü özelliklerini taşıyan şiirler söylerler. Örneğin Yunus Emre bile, aruz ölçüsü ve mesnevi düzeniyle Risaletü’n-Nushiyye adlı bir eser vermiştir.

 

HALK ÖYKÜLERİ

 

Halk öyküleri, destanların zamanla biçim ve öz değişimine uğramaları sonunda ortaya çıkmış sözlü eserlerdir. Anonimdir. Başlıca türleri şunlardır:

 

1. DESTAN ÖYKÜLER

 

Destanlardaki olağanüstülük gibi bazı özellikleri koruyan halk öyküleridir XIII.-XIV.yüzyılda Doğu Anadolu’da ortaya çıkan Dede Korkut Öyküleri ile Köroğlu Öyküsü, bu türün tanınmış örnekleridir.

 

2. AŞK ÖYKÜLERİ

 

İki sevgilinin aşkını, bunların kavuşmasını önleyen engellerle mücadelesini anlatan öyküler olup en tanınmışları Kerem ile Aslı, Emrah ile Selvi, Asuman ile Zeycan ,Aşık Garip.v.b.’dir.

 

3. DİNİ ÖYKÜLER

 

İslamiyet’in yayılmasına katkıları olan kişilerin hayatlarını ve mücadelelerini temel alan öykülerdir .Hz. Ali’nin savaşlarını anlatan Kan Kalesi Cengi, Hayber Kalesi Cengi; Anadolu’da İslamiyet’in yayılması için mücadele eden komutanların savaşlarını anlatan Battal Gazi Öyküsü, Dnişment Gazi Öyküsü gibi sözlü, anonim eserler, bu türün örnekleri arasında yer alır.

 

TEKKE EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ

 

Din ve tasavvufla ilgili kavramı duygu, düşünce, ilke ve kuralları halka yaymak amacıyla bir tarikata bağlı şairlerce yazılan şiirlerdir.

 

İLAHİ: Din ve tasavvuf konularının işlendiği şiirlere “ilahi” denir. Tanrıyı övmek, ona yalvarmak için yazılan şiirlerdir. Özel bir ezgiyle okunur. Koşma gibi uyaklanan ilahilerde 4-4 duraklı 8’li ölçü kullanılır.

 

Cennet cennet dedikleri

 

Birkaç köşkle birkaç huri

 

İsteyene ver sen anı

 

Bana seni gerek seni

 

                        Yunus Emre

 

NEFES: Bektaşi şairlerinin yazdıkları tasavvufi şiirlere denir. Nefeslerde genellikle Hz. Muhammet ve Hz. Ali için de övgüler bulunur.

 

Pir Sultan Abdal şâhımız

 

Hakk’a ulaşır yolumuz

 

On iki imam katarımız

 

Uyamazsın demedim mi

 

Aleviler, bu türde yazılmış olan şiirlere “DEME” adını verirler.

 

İlahi, nefes ve demeler, bestelenerek söylenir.

 

ŞATHİYÂT-I SOFİYÂNE: İnançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır. Medrese hocalarına göre bu şathiyeler küfür sayılır.

 

Yücelerden yüce gördüm

 

Erbabsın sen koca Tanrı

 

Âlem okur kelâm ile

 

Sen okursun hece Tanrı

 

                                                           Asi kullar yaratmışsın

 

                                                           Varsın şöyle dursun deyü

 

                                                           Anları koymuş orada

 

                                                           Sen çıkmışsın uca Tanrı

 

Kaygusuz Abdal yaradan

 

Gel içegör şu cür’adan

 

Kaldır perdeyi aradan

 

Gezelim bilece Tanrı

 

 

NOT: Manzum olmayan Anonim Halk Edebiyatı ürünleri de vardır. Bunları masallar, halk öyküleri (Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Battal Gazi, Hz. Ali Cenkleri.........), bilmeceler, atasözleri, deyimler, Karagöz ve ortaoyunları şeklinde sıralayabiliriz.

 

HALK EDEBİYATININ ÖNEMLİ ŞAİRLERİ


YUNUS EMRE: (13.yy) Tasavvuf düşüncesini benimseyen şair Tanrı aşkını ve insan sevgisini dile getirmiştir.

Tekke edebiaytının en lirik şairidir. Halkın konuştuğu Türkçeyi bir edebiyat dili haline getirmiştir. Yalın ve içten bir söyleyişi vardır. Zaman zaman aruz ölçüsüyle ve divan edebiyatı anlayışıyla da şiirler yazmıştır.

Tüm insanların eşit ve kardeş olduğuna inanmış; dil, din, ırk ayrımı yapılmasına karşı çıkmıştır. Türkçe divan sahibi ilk şairdir. Ayrıca Risaletü’n-Nushiyye adlı öğretici bir mesnevisi vardır.

 

HACI BAYRAM VELİ : XIV.yüzyıl ikinci yarısıyla XV. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış bir tasavvuf şairidir. Bayramiyye tarikatını kurmuştur. Yunus Emre etkisinde sade bir dil ve lirik bir anlatımla dile getirdiği şiirlerinden yalnızca birkaç tanesi bilinmektedir.

 

KAYGUSUZ ABDAL: (16.yy) Softa görüşle alay eden özgür düşünceli bir Bektaşi şairidir. Hem heceyle hem de aruzla yazılmış şiirleri vardır.

 

PİR SULTAN ABDAL: (16.yy) Alevi-Bektaşi şiir geleneğinin en ünlü şairidir. Dinsel inançların etkili olduğu bir ayaklanmanın önderliğini yapmış, asılarak öldürülmüştür. Şiirini bir araç olarak kullanmasına rağmen kuru bir öğreticiliğe düşmemiş, şiirini duygu yönünden de beslemiştir.

 

KÖROĞLU: (16.yy) Çoğunlukla koçaklama türünde örnekler vermiş coşkulu şiirler söylemiştir. Bolu Beyi’yle olan mücadelesi efsaneleşen şair, halkın gönlünde yerini almıştır.

 

KARACAOĞLAN: (17.yy) Din dışı konularda yazmış, yaşama sevinci, insan ve doğa sevgisini dile getirmiştir. Âşık edebiyatının duygu yönünden en zengin ve güçlü şairidir.. Hayatı hakkında kesin bilgilere sahip olmadığımız Karacaoğlan’ın XVI ya da XVII . yüzyılda Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayıp dolaştığı sanılmaktadır. Şair Toroslar’da, Türkmen boyları arasında yetişmiş; göçebe bir şair olarak Anadolu içinde ve dışında gezmiştir. Geleneksel şiirin dil, anlatım, ölçü anlayışından ayrılmadan aşk, doğa, ölüm, ayrılık gibi temaları işlemiştir;özellikle koşma ve semai biçimlerinde büyük başarı kazanmıştır.

 

GEVHERİ: (17.yy) Aruz ölçüsünü de sıkça kullanan Kırımlı bir halk ozanıdır.

 

DERTLİ: (19.yy) Toplumsal yergi içerikli, softalığı, yobazlığı eleştiren şiirleriyle tanınan Bolu’lu bir halk ozanıdır.

DADALOĞLU: (19.yy) Çukurova yöresinde yetişen halk şairlerindendir. Türkmen boylarının yerleşik hayata geçirilmesi için 1865’te yöreye yollanan Fırka-i İslahiye adlı Osmanlı ordusuyla Türkmenler arasındaki çatışmalara katılmış, bu olayları yiğitçe bir eda ile koçaklamalarına yansıtmıştır. Ayrıca aşk ve doğadan söz eden şiirleri de başarılıdır. Şiirlerini temiz bir halk diliyle ve hece ölçüsü ile yazmıştır.

 

ÂŞIK VEYSEL: XX. yüzyıl halk şairidir. Şarkışla’da doğup büyümüş, Cumhuriyetin onuncu yılında Ankara’ya gelerek şiirlerini okumuş, bundan sonra ünü yayılmaya başlamıştır. Çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığıyla gözünü kaybeden Aşık Veysel; genellikle gezgin bir hayat sürmüş ; kent kent dolaşarak aşktan, doğadan , kardeşlikten, birlikten, barış içinde yaşamaktan ve insanı insan yapan erdemlerden bahseden şiirlerini saz eşliğinde söylemiş; bu içeriğin halka yakın düşmesi , ona kitlesel bir sevginin doğmasına yol açmıştır. Tasavvuf felsefesinin kazandırdığı hoşgörü anlayışı, şiirinin temellerinden biridir. Şiirlerini Deyişler, Sazımdan Sesler adlı iki kitapta toplamıştır. Son olarak tüm şiirlerini , Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından Dostlar Beni Hatırlasın adıyla yayımlanmıştır.

 

DİVAN EDEBİYATI KONU ANLATIMI İÇİN TIKLAYINIZ...




 Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece dersturkce.com'a aittir. Sitemizde yer alan dosya ve içeriklerin telif hakları dosya ve içerik gönderenlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Telif hakkına sahip olan dosyaları lütfen iletişim bölümünden bize bildiriniz. Dosya 72 saat içerisinde siteden kaldırılır.Telif Hakkı Hakkında|Editör, ziyaretçi ya da üyelerimiz tarafından eklenen hiç bir içerikten dersturkce.com sorumlu değildir.İLETİŞİM:dersturkcem@gmail.com
Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.